16 Kasım 2011 Çarşamba

Sen hep varmışsın, var olacaksın ya, işte o pek bi güzel, pek bi hoş :) severim seni..


..
ne çok
ölü
düşün var senin

kırık
dökük
gerçeklerin üşüşünce düşüncene
ne çok
canlı
acın var senin.

bölük pörçük
gerçeklerin inince içine
ne çok
katı
kanın var senin.

ne çok
diri
ölün var senin.

param parça
yaşamın bastırınca bakışına
ne çok
akan
kanın var senin.

ne çok
yiten
anın var senin.

delik deşik
yaşamın ulaşınca durağına
ne çok
biten anın var senin.

ne çok
halin
var senin

11 Kasım 2011 Cuma

7 Kasım 2011 Pazartesi

6 Ekim 2011 Perşembe


Saate baktım dünya durmuş
Öyle şey olmaz ki


Yanına yattım beni uyutmuş
Kurda güven olmaz ki


Ağla dur kendi kendine
Bizi kim kurtaracak 


Sen de gel dans et benimle
Birşey yok ağlayacak

2 Ekim 2011 Pazar

^

Havalar ısındığında yorganını çıkarıyorsun ya hani.
Sabah kalkınca yatağı düzeltmesi de bir ayrı işkencedir, nasıl hem de..
Yorganı düzeltirsin, yatak örtün düzgün durmaz, yamuk kum tepesi gibi. Töbe Allahım.
Yeminle kırk yılda bir gelen yatak düzeltme hevesim bile kaçıyor.


^_^

25 Eylül 2011 Pazar

Bu şarkıyı sevdim ben.. Dizi de güzel diyorlar.



Düşerken duramazsın.. Susarken anlatamazsın
Belki de..
Ne bileyim ben

..
..


BOŞLUK


..

19 Eylül 2011 Pazartesi

..


Okulun açılması: ayran işmemiz, gibi bir şeydi. 
Töbe Allahım.


^_^

8 Eylül 2011 Perşembe

hangimiz yapmadık?
hangimiz maruz kalmadık allaseven..



...


Bazı insanlar vardır, onlar hayatınızda pek çok şeyde sizi mutlu ederler.
Ama onlara bazı insanlar diye adlandırırsak ayıp olur.
Özel insanlardır hayatınızda.
Öyle de kalsınlardır, zor günlerinizde yardımcı olduklarında siz de çok çok minnet duyun..
Duyun, duyun ama karşılığını da ödeyin.. Mutlu edin onları.
Çünkü onlar mutlu oldukça siz de mutlu olacaksınızdır.

Ve pişman olduğunuzda bunu belirtin ki daha güzel olsun her şey..

İçinizden geldiği gibi;
En güzel,
En doğal haliyle yani..

Sağlıcakla
Sağlıkla kalınız.. Mutlu günlerde, sevdiceklerinizle..


.. (bu yazıyı birbirine uymayan zamanları ve anlatım bozukluklarıyla sevdim mesela, öyle de yayınlayacağım onu. nökta)

31 Ağustos 2011 Çarşamba

23 Ağustos 2011 Salı

..







Bana da bir şans verilseydi, Sen'i seçseydim.
Ve böyle kaybolsaydık, müzik eşliğinde, birbirimizde.



<3

..


'Facebook.un  %40 ı fotoğrafçı, geri kalanı normal insan' diye bir söylenti var.
O söylentiyi düzeltmek isterim.. Şöyle ki:

Facebook.un %40 ı fotoğrafçı, geriye kalan kesimin yaklaşık % 50si de fotoğrafçılardan profil fotoğrafı dilenerek, fotoğrafçıların popolarında gezen normal insanlar...


^_^

21 Ağustos 2011 Pazar


..

ince yüzlü genç bir kadın göle girmişse
papatyaları düşmüşse, zamansız ölmüşse
gece saat tam 12 yi vurduğunda
o geceyi devirmiş üç beş şarapla

gölde sıyırmış eteğini çırılçıplak kalmış
koparılmış çiçeklerden hiç taç yapmamış
bilmiş ki hep kendinde bir tuhaflık varmış
işte o yüzden hırpalanmış

kaburgaların arasında titrermiş camları
son kez dua etmiş, "seç beni hayat" demiş
uzaklarda bir yerde, her dar sokakta
ölüm ışığa uzanmış, kadınsa ona

aşka dayamıştı kendini,
artık sevmediği
şehirleri, insanları, kuru gülleri
tutmuş içine çekmiş, sonra tutmuş fırlatmış
uyandığında her şey bitsin diye

cesur da değilmiş ki, hem aksanı bozuk
onsekizine bir gün kala üçüncü mevkide
yıkıntıların üzerinde, bu dipsiz gölde
konuşmuş suya, "konuk et beni, koynuna al" diye

ince yüzlü genç bir kadın göle girmişse
papatyaları düşmüşse, zamansız ölmüşse
uzaklarda kendini suya bırakmış
ölüm ışığa uzanmış, kadınsa ona..

16 Ağustos 2011 Salı

.



Hani yazmıştın ya 'sesim yetişmedi' diye.

Haklısın yetişmiyor bazen, yetişse de anlaşılmadığı an o kadar çok ki..


.

13 Ağustos 2011 Cumartesi


.


Misafire bile yemek yapabildiğime göre, ayrı çıkmamam için hiçbir sebep yok !

Gibi bir durumu paylaştığımda ' ayrı eve çıkmak değil de, evlenmemen için hiçbir sebep yok' diyen arkadaşım:

Vallahi aklın yok. Evlilik olayını yanlış anlamışsın.


..
..

Çok mu şey istiyorum Yüce İsa!

Benim de bir analog makinem olsaydı ya hani.
Analog fotoğrafları gördükçe canım çekmese, bir yerim şişmese..

En kısa zamanda kavuşmak dileğiyle, Çav Bella.


^-^

8 Ağustos 2011 Pazartesi

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Şimdi 'ne biçim özlemek' deyimini tanımlayacağım.

..

Özlem dediğin genel bir şeydir hani, dün yaptığın bir şeyi bugün bile özleyebilirsin mesela. Dün görsen bugün özlersin mesela. Bunu küçük bir yuvarlak olarak düşünün. Böyle daha çok özledikçe büyüyen.
Ama sonradan birden bir şey olur: Göremezsin mesela, daha az iletişim haline geçersin, uzak kalırsın ya.. Mahrum kalırsın aslında bir çok an'dan..
Sonra işte o zamanlarda bir an gelir sadece yan yana oturup çay içmeyi özlersin. O an'da da ne şu olur; o özlem topunun küçük bir kısmı daha da büyür.
Sonra bazı anlar, el ele hiç konuşmadan yürümeyi özlersin. Özlem topunun bir kısmı daha büyür bu an'da.
Bazen sadece saçlarıyla oynayabildiğin bir an'ı özlersin. O top yine başka bir yerinden sonsuzca büyür.
Yanağına küçük bir buse kondurmayı da özlersin ki yine topun bir kısmı büyür.
Sadece bakmayı özlersin bir an, büyür..
Başını omzuna yaslamayı özlersin çoğunlukla, güven duyduğundan, yine büyür özlem topu farklı bir yerden..
An gelir sadece gözlerine bakıp nefesini hissettiğin anları özlersin, özlem topu başka bir yerinden daha büyür.
Kalp atışlarını hissettiğin anları özlersin, sarılıp koklamayı özlersin..
Büyür de büyür anlayacağın değişik yerlerden, değişik anlardan, başka başka..
İşte o zaman ortaya çıkan şekil yuvarlak gibi değildir. Farklı bir hal almıştır.
Şekilsizdir. Bir biçimi yoktur. Ne biçimdir.
Tarifsiz.
-Ne biçim..
İşte o biçim özlenir bazen..
Kavuşmayı beklerken.





...

20 Temmuz 2011 Çarşamba

15 Temmuz 2011 Cuma



..

-Çok gülenleri çok üzmesinler-






                                ^_^

1 Temmuz 2011 Cuma





.....anlamaya çalışmak yoruyor galiba. bilmiyorum ya da..



...

30 Haziran 2011 Perşembe




martılar çığlık çığlığa diyor ki, dön sarıl ona
çok geç olmadan dön bu yollardan
kır artık zincirini, bu kalp aşksız kir pas tutar
çok geç olmadan dön bu yollardan 





^_^

28 Haziran 2011 Salı

...





Onsuz yaşayamayacağını düşündüğün birine nasıl hoşçakal dersin?
Ben demedim.
Ben hiçbir şey demedim.
Sadece yürüyüp gittim…





...

26 Haziran 2011 Pazar

....





O bir 7 oktavlık ses. 
Sık sık dinleyin bence.

En sevdiğim türkülerden de biri ayrıca.

Bu var bir de, tıklayın bence:

http://www.turkcevizy.com/cem-adrian.html



^_^

23 Haziran 2011 Perşembe

...


İnsanlar farklıydı, hem de çok.. Yaşlandıklarında da aynılardı.
Kimi insanların da hassas noktaları, değer verdikleri vardı. En zayıf noktaları vardı çoğu zaman.
O hassas noktalarından vurulduklarında yoktu dönüşü..

İşte o tel kopunca, ahenk ebediyen bozuluyordu.

3 yaşlı insanı gördüm düşümde. 3ü de birbirinden farklıydı:

Onlardan biri kabullenmişti artık yaşamış olduğunu, vakit geldiğini.
Diğeri yaşanmışlığını boşvermişti, hala deli gibi asılıyordu, eleştiriyordu, baskın çıkıyordu.
Üçüncü ise can evinden, en sevdiklerinden vurulmuştu. En acısıydı belki.. Karıştırıyordu, çünkü sevdiklerini kaybediyordu. Aklı ordaydı. Bulunduğu yeri de orası yapıyordu. Kapılarını şaşırıyordu. Aklını bıraktığı yerin kapısını, bulunduğu yere taşıyordu.
Nasıl bir sevgiydi?
Nasıl bir can evi?
Nasıl bir yenilgiyi, kaybedişi kabullenemeyiş de her yere olmayanı taşıyış?

İşte bundan korkuyordum. Tam bir aydır kaybederken, en yakınımı, en sevdiklerimden olanı kaybederken.. yıllar sonra bu günleri arayacak olmaktan korkuyordum. Bundandı isyanlarım, bağırışlarım..
Beni bile bile kaybetmesindi. Kaybolsun istemiyordum benden.
Kendi kaybeder.. diyordum. Ama en az onun kadar ben de kaybedecektim. Biliyordum.

Ben babamı kaybetmek istemiyordum..
Bırakma beni.
Tut elinde.
Sarıl.
Dinle.
Konuş.
'Bağırma' diyerek bağırma bana.
Seni sevdiğimi burdan söylemek istemiyorum. Kal yanımda.


...

21 Haziran 2011 Salı



...



Haklı görünmek için baskın çıktığın
Konuşmak için susturduğun


Kaybediyorsun.

Elinden kayıyor ilk yıldızın..



...

17 Haziran 2011 Cuma

"ya kendin dikebilirsin ya da hiç kimse.
eline yalnızca bir iğne, bir iplik verebilirim."
dedi tanrı...









...

15 Haziran 2011 Çarşamba





Öğlenin bir vakti kalkmışım.. Açmışım neti.. Karşıma bu türkü çıkmış; ama İlkay Akkaya'dan.
Hani muhteşem desem.. ne hoş desem.. yeri.
İçimden gelen türkü bu.

Çeşm-i Siyah'm



...




 Mevsim deli gibi yağarken - o yağan yağmur aslında- acayip şeyler çekmekte canım.
Geçenlerde -daha bu pazar- canım acayip aysbergli, nar ekşili çiğ köfte ve yanına ayran çekmişti. Ayrıca da ardından koşa koşa -aslında koka koka- fotoğraf çekmek...
Neyse gelelim bugüne..
Bugün de canımın çektiği; şöyle yarısını ısırınca hafif mayhoş tat veren ama suyunu içine çektikçe yeme eylemine devamlılık katan bir potansiyeli sahip biraz Çilek.

Bir fincancık çilek. Yok mu? Yok. Aksi gibi evde de bir gram çilek yok.

çİLEeeKkK


...

12 Haziran 2011 Pazar

Bazen üzülürsün, durulursun aslında. Durgunlaşırsın.
Bir şey yoktur aslında.. ya da vardır ama saçma bir şeydir o. Çok saçma, öyle böyle saçma değil yani.
Geçmesini beklersin... beklerken yutkunmak bile zor gelir. Düğümlenir kalırsın.
Yanındalardır. Ama yalnızsındır.
Nasıl mı olur bu?
İşte tam da şu an olduğu gibi olur.
Oturur sadece bakınırsın, neye bakındığını bilmeden.
Bu böyledir.

Siz gidin biz Ankara'da bekçiyiz.




...

10 Haziran 2011 Cuma

5 Haziran 2011 Pazar

...

Sabah kalkarız, belki biraz kahvaltı. Sonra dolaşırız belki biraz odada, salonda, balkonda.. Bakınırız oraya buraya. Sonra belki okuruz, belki seyrederiz.
Ardından bir kaç iletişim anı..o kadar.
Sıkılırız bazen. Bazen bu öyle çok olur ki..
Vardır elbet sebepleri, ama sabrederiz.
Bir uyuyup uyanıp bakmak için; çaresi bulunmuş mu diye..
Sakinizdir, suskunuzdur.
Ve biliriz ki, bilir ki insan; sevdiği kadar sevilir, değer verdiği kadar değer görür.
Bu böyledir.

Ben, Böyleyiz.


...

2 Haziran 2011 Perşembe



Ah aman aman küçüğüm
Bu yol sana gidiyor






...

Çünkü henüz icat edilmedi; anlamayana anlamayı öğretecek bir lisan.
-Pablo Neruda-

Evet bu böyleydi. Bazı insanlar anlamayandı.
 Anlamasınlardı da zaten. Artık yeri yoktu çünkü
onların;
 başkalarının hayatında.
İnsan istediğini hayatına ne kadar alacağını bilir, seçer.

İşte böyle hep yapışkan kalacaksın küçük aptal.

...


29 Mayıs 2011 Pazar



Uyandım.. bilgisayarımı açtım. Bu videoyu gördüm. Noluyor bilmiyorum, O'ndan dinlediğimde dumur oluyorum:


O mavi gözlü bir devdi. 
Minnacık bir kadın sevdi.
...

Yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.

Yüz yıldır bekler beni
                  bir şehirde bir kadın.

Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
                      yol yüz yıllık.

Yüz yıldır alacakaranlıkta
                  koşuyorum ardından.


...

28 Mayıs 2011 Cumartesi




Kutlu olsun.
Mutlu olsun.
Daha nicelerine olsun.

-Öperim-
önce gözlerinden


...
Hani ders çalışırken insan kendine yenik düşer de bütün facebook profillerini gezer, en sevmediği, en merak etmediği insanların fotoğraflarına bakar ya.. İşte onları dün gece yaptım, bu güne bakabileceğim profil kalmamıştı. Ve bunun üzerine üstün 'oyalanma zekam' aklıma eski eski şarkılar, videolar getirdi aniden. Bütün blogları gezip, okuduktan, gördüğüm rüyanın tabirine netten baktıktan ve de günlük burç yorumumu, hatta dayanamayıp nerdeyse yıllık burç yorumumu okuduktan sonra bu video aklıma geldi, izlemek için. Aslında başka bir versiyonu geldi. Hani bu İzel'in 'ooff aman denizleri aş da gel kurbanın olam' ı var ya, işte onun Yasemin Yalçın versiyonu. Ama bulamadım işte, oyalanasım köreldi resmen. Neyse.. Bunu buldum paylaşayım hemen:








Nasıl da unutmuşum ben bugün ders çalışmamak için iskambil falı bakmayı. İnanamıyorum kendine. Ben bir fal bakıp geliyorum, Baldudak'la aram nasıl olacakmış.
Kıh kıh kıh :P:P


...

27 Mayıs 2011 Cuma

Vaktin kalmamışken;

  Sınavlara çalışmak mı daha zor?
Çince mi?





Ama bu ingilişce :O

Huh.

26 Mayıs 2011 Perşembe

Sonra birden bir bütün olmaya karar verdiler. Her şeyi paylaşacaklardı. Ama ruh katmak gerekti.


Çünkü her şey insanda madden bulunan şeyler olamazdı. İnsanın her şeyi içiydi, ruhuydu, canıydı, hissettiğiydi, benimsediğiydi, O'ydu. insanın kendiydi her şeyi işte. Nasıl denir ki...


Bir insanın madden her şeye sahip olması onun her şeyi olduğu anlamına gelmezdi. Bir şeyleri eksik demekti işte, huzur vericili, yarınını düşünmesini sağlayıcılı, hissedicili şeyler işte. Hisler sanırım onlar. İşte onları paylaşmak demek her şeyi paylaşmaktı.


Ve yağmur yağsaydı o günlerde, arınsaydı insanlar... Tekrar dolsalardı kendi benlikleriyle yeni biri gibi, ama eski bir çantayı değerlendirmek gibi hani. Daha değerli hale getirmek için çabalayış belki.

İstesek olur muydu?
Olsundu.
Olsaydı ya.
Tam da bu ara.
Buralarda.



...

25 Mayıs 2011 Çarşamba

PESS !

Bir masal kahramanı olsam ismim kesin Uyuyakalan Güzel olurdu.

...





Başka türlü bir şey benim istediğim

Ne ağaca benzer, ne de buluta

Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz,
Havası ayrı hava..



...

22 Mayıs 2011 Pazar




Çok yorgunum. Milyon tane misafir gelir artık bize, başladı da bu travma hatta. 

Kapıdan çıktılar. Aklıma ikinci gelen şey bu şarkıydı. 

Aklıma ilk gelen şey de zaten belliydi o yorgunlukta, yazmayacağım ama O'nu.

-köle isauradan ufak notlar...-

20 Mayıs 2011 Cuma

...




Boynu bükük bir papatya olduğuma bakıp da 
Senden vazgeçtim sanıp sakın aldanma




...

19 Mayıs 2011 Perşembe

AMACIMIZ NE?

Küçük ama 21 yaşındaki kız, günlerdir harıl harıl ödev yapıyordu. Öyle böyle değil. Deli gibi yazıyor yazıyor.. yazıyor da yazıyordu. Etkinlik kağıtları stajda yetişmediği için yeni taşındığı evinin çevresinde ilköğretim öğrencileri arar olmuştu. Çünkü 5. sınıf öğrencisi kardeşi 'sıpa: ben etkinlik yapmam yaah ben uyuycam, bitti mi bitti mi? ' gibi anlar yaşatarak küçük kıza oluşabilecek ödev düzeni için küfür etme potansiyeli oluşturtmuştu. 


Küçük kız yine bir tatil günü uyuyamadan sabahın köründe karabasandan kalkar gibi yatağından doğruldu. Küçük kız kim be. Benmişim O meğersem.. Bugün resmi tatil ve ben hala ödev yapıyorum. Deli gibi hem de.

Hava güzel olsa en azından azcık yahu. Şimdi ödevi okula götürmek için kilometrelerce yol tepicem. Ama yok, hava bile güzel değil: Yağmurlu.

Böyle miydi mayıslar ben doğduğumda? Değildi. Mayısta doğdum ben. Hem de en güzel mayıslarda. Ve sevmiyorum bu mayıslarda wordde ödev yazmayı, daha doğrusu yazmaya mahkum olmayı.

Yaptım işte staj uygulamalarını. Nedir bu rapor yazma derdi? Gel, konuşalım, anlatayım hocam, çocuk ne dedi, ne yaptı. Ama yooğk olur mu hiç? Olmaz. İlla uğraştırıcaksınız bu küçük kız, küçük erkek tiplemelerini. Üniversiteden mezun olmaya çalışan ama düzene yenik düşen, mahkum olan koca kız ve koca erkekleri 'küçükler' pozisyonuna koyarak. 

Yakışmadı. Yakışmadı hiç. Cık cık cık... Nedir amacınız beööğğ.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

...


Bizim evde civciv var. Perşembe günü yoktu, bugün var biliyor musun? Büyüyor sanki. Bir canlı büyüyor, gözlerinin önünde hani.
Nasıl da değişik bir şeymiş bu. Böyle eğlenmeli filan. Yemeğin ardından bırakıyoruz masaya, karpuz tabağına kadar giriyor cıyik cıyik. Bir de ben kocaman karpuz verdim ağzına, böyle kaldı boğazında filan. Boğaz mı lan orası civcivin?
Bilemedim ben onu. Bilemedim işte.
Bilgisayarıma koydum ona da bırt yaptı, kucağıma aldım eşofmanıma da bırtladı, balkona koydum oraya da bırtladı. Böyle sıçmalı, kaka yapmalı filan günler işte.


..

15 Mayıs 2011 Pazar

Aylardan sonra bir pazar evdeyim ve sıkılmaktayım. Midem bulanıyor, o derece yani.
Neyse.. Yeni de taşınmışız, toplanacak bir oda, yapılacak milyon tane ödev ve otoparktan gelen sıpa sesleri.
Bir yandan da yan odadan ciyık ciyık sesi gelen eve yeni alınmış 2 günlük bir civciv. Kusarım lan, bulantılar içindeyim. Hakikaten..
Gelelim kurufasülyenin faydalarına. Sindirim sistemi sorunları olanlara iyi gelir. Midede, vücutta bulunan bilumum gazların atımında faydalıdır. Peki nereden geldi aklıma şimdi? 'Karnım burnumda' deyimden, burnun uğradığı tacizin anlatımından belki de.
O değil de.. 2 günde 2 koca dosyayı nasıl oluşturacağım? İnan bilmiyorum. Spartacus olasım var. Hani şu köle olan, ilk isyanı çıkaran Spartacus. Uygarlık Tarihi dersini de 2. seferde verirken bunu da hala hatırlayabilmem güzel.
Bir arkadaşım söylemişti bir sohbette; Direniş güzeldir.. diye. Kızmıştım siyasi nedenlere bağladığı için direniş kelimesini. Ama hak verdim şimdi. Başkaları okula devam bile etmeyebilirken, benim gibi daha birçok insanın bu güzel havada oturup dosya hazırlamak zorunda oluşunu düşündükçe.
Eğer zamanında reddetseydik böyle olur muydu? Olmasın'dı.

İşte onu diyorum: Hava güzel.
Kendim için bir şey yapamıyorum, belki de yapmıyorum.
Sığınmak istemiyorum ama insanlar yanımda olsunlar istiyorum.
Başkaları için koşuşturmaktan sıkıldım. Kendime sığamıyorum.
 Özgür değilim sanki, bir o kadar özgür olduğum halde.
Bırakmak istiyorum belki de her şeyi..
Kabıma sığamıyorum. Taşınca da olmuyor işte.
Bencil miyim? "Yine de bencil değilsin" dedi. Bencil olsam da olsun'du.
Ben kısa bir süre de olsa.. kendime gelene kadar en azından.. kendim için bir şeyler yapmak istiyorum..
Olmasın artık sorumluluklar. Bazı insanlara göre değiller: Onlar.. Kalsınlar.

4 Mayıs 2011 Çarşamba


sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar

otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-senegalliler dahil değil

sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.

_ah muhsin ünlü.

2 Mayıs 2011 Pazartesi

...


Beraber gökyüzüne bakmayı öğrenmeye başlamak.. Öğrenmek..


...

30 Nisan 2011 Cumartesi

Yola çıkmışlardı. Beraber yürüyorlardı. Başta karar veremediler el ele yürüyüp yürümeme konusunda. Sadece aynı otobüs güzergahını mı paylaşacaklar yoksa aynı yere de mi varacaklardı.
Yolda karar vermek üzere yola çıktılar.
Sonra baktılar yan yana oturmak istiyorlardı, aynı yere varmak üzere. oturdular da..
Ama karar veremediler bir türlü. 'Cam kenarında kim oturacaktı?'. 'O eşsiz gökyüzünü kim seyredecekti?'
Atıştılar durdular.
Sonra bir baktılar koridor tarafından da insanlar vardı. Birileriyle iletişmek söz konusuydu. 'Peki kim koridora oturacak ve insanlarla da olacaktı?'. Aynı zamanda gökyüzünden de vazgeçmekti bu. Ve aynı zamanda yanındakiyle daha az vakit geçirmekti.
Karar veremediler bir türlü ne yapacaklarına.. Ne yapsınlardı?
Yolculuk devam ediyordu. Kararsızlardı. Kararsız kalacaklardı.


Beceremediler bir türlü beraber gökyüzüne bakmayı, beraber insanlarla vakit geçirmeyi de tabi..
Yaparlar mıydı?
Yapsalardı ya..
...






Başlangıç neresiydi ya da bitiş?

Kim bilebilirdi..

Kocaman bir hiç.


...

27 Nisan 2011 Çarşamba

...





Dudaklarım kuru. Susamışım:
Belki çaresizliğe..
Neden mi? Susuşlardan.
Belki ordan belki  burdan.

Hani diyor ya;
"Ağır kapı, aksak lisan, kelimeler yetmiyor"
Öyledir belki.
Susuş dediğim kelimelerin yetmediğidir.

Hangi meydan, hangi sokak buluşturur bizi?
Hangi yalan, hangi yasak karşılar bizi?

-Peki ya sen Baldudak?


..

25 Nisan 2011 Pazartesi


Dinleyin bu şarkıyı ara  sıra.






Hayat o kadar zor mu? atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara?
Bahane mi lazım? Mazeretimiz mi kalmamış?

Çok ayıp olmuş..

..

19 Nisan 2011 Salı


          
 Hani seviyorum ya bir kar tanesini.
İşte öyle bir kar tanesi aldım bugün.
Kondurdum hayat damarımın yakınlarına.
Hayatımdaki değerli insanlardandı; 

yanımda olamayacakları bir doğum günü için.


Hayatımda diğer değerli insanlar da;

9 katlı hastahaneyi fethettiler benim için.
Nasıl mı? Su içirdiler, kahve içirdiler, kanımı ordan oraya taşıdılar.. 
Yürüttüler.
Her şey çişim gelsin diyeydi.
 Çişim gelsin.

Böyle bir şey hayat, yarenlerini seçmek gerek.

Yaraya Yaren.. Sonsuz teşekkürler o Yarenlerin hepsine..


-İşte Öyle Bir Şey-


.

17 Nisan 2011 Pazar



ne zaman omlet yesem.. zaten aklımdayken iyice kazınırsın zihnime.
kalıcılaşmak mıdır bu?
kalıcı kılınmak?
kalıcı kılan bir şeylerin olması?
evet sanırım oldu.
kalıcı kılan bir şeyler var işte,
ne güzel şey.
bir kez daha kazınıyorsun.
hadi omlet yapmaya Baldudak..


.

14 Nisan 2011 Perşembe



Kıymık ile Baldudak okur musun? dedim.
Okumam, ben okumam, dedi.

'Okurum' deseydi keşke Baldudak..

...

7 Nisan 2011 Perşembe




Hani bu sınav dönemi ya.. yalnız kalır insan kendiyle böyle anlarda. yağmurlar da başlar.
Ya da çok güzeldir hava. ama yine de yalnızdır insan. başkaları gezebilirken sele serpe, kalırsın köşende.


Bakmalar gelir o an aklına, en sevdiğin bakmalar.
Belki de bakmayı sevdiğin bakmalar.
Biter ya gün, hafızandadır sadece o bakmalar.

Koklarsın o bakmaları, iliklerine kadar hissetmek istersin.
Durdurursun kendi bakmalarını..
Karanlıktır her yer,
Çünkü yoktur bir yol gösterenin.
Yalnızsındır o günlerde.
Yalnız bırakılırsın
Ve bakmalar zihninde.

31 Mart 2011 Perşembe

Daraldım ben bu ara biliyor musun baldudak. Çok çok anlatamam. 'Depresif ergen mod' olasım..
 'Yanlıss bırakhın beniiiğ' demeyeceğim tabiki, sakin ol şampiyon! :D
Ama n'oluyoruz ya. Nedir bu sınav olayı.
Bıktım.
Bıktı.
Bıktırdılar.

Var bir şey biliyorum ama bilmiyorum işte. Karar veremedim belki. Belki öyle olduğunu, olabileceğini bilmek istemiyorum.
Ya da ne bileyim öyle oluyor olmasın istiyorum. Bir de zor bu işler. Bu işler zor işte.
Sınavlar da olmasın. Olmasın bu sınavlar.

Bir dize gördüm bir de. İçimden geldi. Buyur o vakit.

Kaç bin yıllık hasretimin koncası,

Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?


Ahmed Arif


öyle yani.

27 Mart 2011 Pazar

ve tam olarak bu ara bana böyle oldu.


LAN SIKILIYORUM LAN.

Bir de sınavlar var bu ara. Kesin Türkler icad etmiştir bu sınav olayını da. Hay ben sizin..
Yaratıcıyızdır millet olarak. Acayip hem de.
Mesela öğrencimize kıçı kırık dilleri öğretmek için yurt dışından öğretmen getiririz. Kendi Eğitim Fakültesi mezunlarımızı bir boka benzettik, iş olanağı sağladık da bir de ordan burdan öğretmen toplamamız kaldı. Göndersene öğrencini o zaman birkaç yıl dil öğrenmeye. Tam bir öğretmen olarak görmüyorsan, en azından öyle oldurduğunu sanırsın. Kedi canınızı sizin aslanlar götürsün.

Bunu yazan da yaratıcı bir Türk işte..

21 Mart 2011 Pazartesi

Bir şey diyeyim mi?
Bu kadın güzel şarkı söylüyor. Bu şarkıyı ama.
Dinle; dinlen.

17 Mart 2011 Perşembe

Mevsim rüzgarları ne zaman eserse..
Esti bugün biraz. Biz Kuğulu'da otururken, çok sevdiğim park hani.
Bir de biz Kuğulu'da otururken dedim, 'biz' yani.
Galiba 'biz' oluyoruz, zaten öyleydik deme, bu sefer gerçekten oluyoruz.

Öyle işte, esti rüzgar, bahar geldi, yağmur da gelir, ilkbahar bu..

Ve o zaman hatırladık çocukluğu, çocukları. Evet o ceketli yakışıklı, daha o yaşta gerçekten çok hoştu.
Bir de goldenlara da bayılıyorum.
Bir de bana iyi geliyorsun. Bana iyi bakıyorsun. İyisin. İyiki varsın.
O zaman bugünkü gibi yeşil olsun yazı.

12 Mart 2011 Cumartesi

OMLET

Bu arada en güzel omleti yapanlar
'erkekler'dir.
Ama bir dakika yanlışlık oldu.
En güzel omleti 'bir erkek' yapar.

Pek de şahane yapar.

Yerim ben O'nu. Severim de çok.
Kim mi O ?
e omlet :P

Hı bir de unutmadan..
En güzel domates doğrayan da 'kızlar' değil..'bir kız'dır.

STAJ GÜNLÜKLERİ-2 (11.03.2011 yine bir mübarek cuma..)

‎'sadece bilgisayar kullanacaksınız, dünyayı kurtarmayacaksınız ' dedi, 10 yaşındaki sıpa.

Evet ders hocasının bir stajyeri bilgisayar başına çağırması sonucu, bir kurban kalktı, o da ben ve bir sıpa bunu dedi. Çok bilmiş.

Ee sonra mı ne oldu. Ehehe nolsun kanka olduk o tenefüs. 'o abla beni kovdu, ben seninle konuşucam' dedi. 'Gel' dedim ben de napim, çekiciliğim kurumasın :P

Dedikodu yaptık sonra. Emrenin dedikodusunu. Bir sonraki tenefüs patlamış mısırım da geldi yanında Emreyle. Sıpa kaş göz yaptı, buyur Emre çöz sorunumuzu, der gibi. Konuştuk bakalım iletişim konulu bir sohbet çerçevesinde. Bakıcaz haftaya nolmuş.

Bu arada Emre de itiraf etti 'Ben onları korkutarak konuşuyorum, kötü konuşuyooroom' diye. Dürüst çocuk filan hani :P

İşte böyle ilk gece korkusunu, aman ne dedim ben ilk staj-öğretmenlik korkularını da atlatıyoruz bakalım. Güzel gündü.

Ege var bir de, sıpa-2.
Acayip kız tavlayabilitesi var. Yaşım küçük olsa düşünmezdim :P desem de inanma :O
Msn gibi smilelarla doldu burası. Hadi ben kaçtım.

STAJ GÜNLÜKLERİ-1 (04.03.2011, günlerden: Cuma-mübarek gün)

* -gel gel buraya otur, buraya otur, hadi gel (...) hep cuma günü mü gelceksin?
   -evet.

   - çarşamba gelseydin keşke.
   - neden ki? -laboratuvara giderdik, hem doğum günümü kutlardık.
   -hmm :/


* -şeyy bakar mısın?
   - efendim canım.
   -benim soyadım da çetin. -aa öyle mi :/


* -bişeeyy diceem.
  - efendim canım.
  -her gün gelsenize niye bir gün geliy
orsunuz ki?
  -hmm :/



yorucu lan okul deneyimi. lan dedim, duymasın öğrenciler.

10 Mart 2011 Perşembe

Bir yağmur bekliyorum, kuruyanı ıslatsın
Bir yağmur bekliyorum, tohumlara can katsın
Bir yağmur bekliyorum, silsin kirlerimizi
Bir yağmur bekliyorum, bizi bize anlatsın.

                              Abdurrahim Karakoç






Dedik dedik..toprak suya doysun dedik, bir Ankara'lı kurak ve sıcak yaz günleri gelirken daha başka ne ister ki..


Ve o arada duydu Tanrı bizi ve gönderdi bir şeyler..çok şeyler aslında..
Ne şeyler mi onlar? mesela Ankara trafiğini felç edicek, insanları dışarda mahsur bırakacak karlar :)


Hey gidi..ne gündü ama: mahsur kaldık dışarda..
Otobüs bulamadık
Bulduğumuz her hangi bir otobüse bir yerlere varmak adına bindik
Bindiğimiz otobüs yolcularıyla 'kanka' olduk
Çünkü onlarla aç, susuz saatler geçirdik..
Geçirmeye mahkumduk :)


Ve çıktı belediye başkanımız dedi ki:

'Döktüm tuzu, inanmıyorsanız yalayın'

Sayın başkan! Sen bok yaşa.