30 Haziran 2011 Perşembe




martılar çığlık çığlığa diyor ki, dön sarıl ona
çok geç olmadan dön bu yollardan
kır artık zincirini, bu kalp aşksız kir pas tutar
çok geç olmadan dön bu yollardan 





^_^

28 Haziran 2011 Salı

...





Onsuz yaşayamayacağını düşündüğün birine nasıl hoşçakal dersin?
Ben demedim.
Ben hiçbir şey demedim.
Sadece yürüyüp gittim…





...

26 Haziran 2011 Pazar

....





O bir 7 oktavlık ses. 
Sık sık dinleyin bence.

En sevdiğim türkülerden de biri ayrıca.

Bu var bir de, tıklayın bence:

http://www.turkcevizy.com/cem-adrian.html



^_^

23 Haziran 2011 Perşembe

...


İnsanlar farklıydı, hem de çok.. Yaşlandıklarında da aynılardı.
Kimi insanların da hassas noktaları, değer verdikleri vardı. En zayıf noktaları vardı çoğu zaman.
O hassas noktalarından vurulduklarında yoktu dönüşü..

İşte o tel kopunca, ahenk ebediyen bozuluyordu.

3 yaşlı insanı gördüm düşümde. 3ü de birbirinden farklıydı:

Onlardan biri kabullenmişti artık yaşamış olduğunu, vakit geldiğini.
Diğeri yaşanmışlığını boşvermişti, hala deli gibi asılıyordu, eleştiriyordu, baskın çıkıyordu.
Üçüncü ise can evinden, en sevdiklerinden vurulmuştu. En acısıydı belki.. Karıştırıyordu, çünkü sevdiklerini kaybediyordu. Aklı ordaydı. Bulunduğu yeri de orası yapıyordu. Kapılarını şaşırıyordu. Aklını bıraktığı yerin kapısını, bulunduğu yere taşıyordu.
Nasıl bir sevgiydi?
Nasıl bir can evi?
Nasıl bir yenilgiyi, kaybedişi kabullenemeyiş de her yere olmayanı taşıyış?

İşte bundan korkuyordum. Tam bir aydır kaybederken, en yakınımı, en sevdiklerimden olanı kaybederken.. yıllar sonra bu günleri arayacak olmaktan korkuyordum. Bundandı isyanlarım, bağırışlarım..
Beni bile bile kaybetmesindi. Kaybolsun istemiyordum benden.
Kendi kaybeder.. diyordum. Ama en az onun kadar ben de kaybedecektim. Biliyordum.

Ben babamı kaybetmek istemiyordum..
Bırakma beni.
Tut elinde.
Sarıl.
Dinle.
Konuş.
'Bağırma' diyerek bağırma bana.
Seni sevdiğimi burdan söylemek istemiyorum. Kal yanımda.


...

21 Haziran 2011 Salı



...



Haklı görünmek için baskın çıktığın
Konuşmak için susturduğun


Kaybediyorsun.

Elinden kayıyor ilk yıldızın..



...

17 Haziran 2011 Cuma

"ya kendin dikebilirsin ya da hiç kimse.
eline yalnızca bir iğne, bir iplik verebilirim."
dedi tanrı...









...

15 Haziran 2011 Çarşamba





Öğlenin bir vakti kalkmışım.. Açmışım neti.. Karşıma bu türkü çıkmış; ama İlkay Akkaya'dan.
Hani muhteşem desem.. ne hoş desem.. yeri.
İçimden gelen türkü bu.

Çeşm-i Siyah'm



...




 Mevsim deli gibi yağarken - o yağan yağmur aslında- acayip şeyler çekmekte canım.
Geçenlerde -daha bu pazar- canım acayip aysbergli, nar ekşili çiğ köfte ve yanına ayran çekmişti. Ayrıca da ardından koşa koşa -aslında koka koka- fotoğraf çekmek...
Neyse gelelim bugüne..
Bugün de canımın çektiği; şöyle yarısını ısırınca hafif mayhoş tat veren ama suyunu içine çektikçe yeme eylemine devamlılık katan bir potansiyeli sahip biraz Çilek.

Bir fincancık çilek. Yok mu? Yok. Aksi gibi evde de bir gram çilek yok.

çİLEeeKkK


...

12 Haziran 2011 Pazar

Bazen üzülürsün, durulursun aslında. Durgunlaşırsın.
Bir şey yoktur aslında.. ya da vardır ama saçma bir şeydir o. Çok saçma, öyle böyle saçma değil yani.
Geçmesini beklersin... beklerken yutkunmak bile zor gelir. Düğümlenir kalırsın.
Yanındalardır. Ama yalnızsındır.
Nasıl mı olur bu?
İşte tam da şu an olduğu gibi olur.
Oturur sadece bakınırsın, neye bakındığını bilmeden.
Bu böyledir.

Siz gidin biz Ankara'da bekçiyiz.




...

10 Haziran 2011 Cuma

5 Haziran 2011 Pazar

...

Sabah kalkarız, belki biraz kahvaltı. Sonra dolaşırız belki biraz odada, salonda, balkonda.. Bakınırız oraya buraya. Sonra belki okuruz, belki seyrederiz.
Ardından bir kaç iletişim anı..o kadar.
Sıkılırız bazen. Bazen bu öyle çok olur ki..
Vardır elbet sebepleri, ama sabrederiz.
Bir uyuyup uyanıp bakmak için; çaresi bulunmuş mu diye..
Sakinizdir, suskunuzdur.
Ve biliriz ki, bilir ki insan; sevdiği kadar sevilir, değer verdiği kadar değer görür.
Bu böyledir.

Ben, Böyleyiz.


...

2 Haziran 2011 Perşembe



Ah aman aman küçüğüm
Bu yol sana gidiyor






...

Çünkü henüz icat edilmedi; anlamayana anlamayı öğretecek bir lisan.
-Pablo Neruda-

Evet bu böyleydi. Bazı insanlar anlamayandı.
 Anlamasınlardı da zaten. Artık yeri yoktu çünkü
onların;
 başkalarının hayatında.
İnsan istediğini hayatına ne kadar alacağını bilir, seçer.

İşte böyle hep yapışkan kalacaksın küçük aptal.

...